30 Eylül 2009 Çarşamba
09:36
 
Bloglar
Teknolojiyi Nasıl Sevmeli?

Her ne kadar o zaman küçük bir çocuk olsam da, ekranda ilk kez renk görmenin heyecanını unutamam. Üzerinde 12 tane kanal düğmesi bulunan tuğla kadar bir uzaktan kumandanın (ki hayatımıza çok sonradan girmişti ve evet uzaktan kumandasız televizyon satmaktaydı bayiler) sadece 1 kanalı doluydu ve diğer 11 kanalı karıncalanmaktaydı o dönemde.

Yokluk içinde büyüdük edebiyatı yaparsam herhalde Teşvikiye'ye ayıp olur. Ama evet, bugünkü teknolojik imkanların çok azının olduğu farklı bir dünyadan geldiğimiz kesin. Belki de öyle bir alternatif evreni ciddi bir gerçeklik olarak yaşadığımız için, ta ilkokulun son günlerinde test çözmek için beni bir bilgisayarın karşısına oturttukları günden beri teknolojinin her türlüsünü deli gibi seviyorum.

İnsan basit şeyleri bile hayatını adayacak gibi sevebiliyor. :) İlk aşkım, daha Mac'lere Apple dendiği ve Apple'ların sadece yeşil yazı gösterebildiği dönemde karşıma çıkan çirkin bir Apple'dı mesela. Üstelik oyun falan da oynamak mümkün değildi onunla, ama siyah ekranındaki o kötü fontlu yeşil yazıları okumak uzun bir dönem büyüledi beni. Mac'lerden soğumam epey sonraki bir döneme rastlıyor netekim. Daha sonraki bir dönem de, muhtemelen bugünkü tost makinalarından daha düşük işlemci gücü olan lastik tuşlu bir Spectrum ile flörtüm oldu. Kendisiyle 25 yıla yakın hala da beraberiz, her ne kadar şu sıralar hep kutusunda kalsa da.

Ondan sonra aradan ne Commodore64'ler, ne Amiga'lar geçti... Sadece kendilerini değil, her birinin monitörünü, teybini, disket sürücüsünü, kırdığım onlarca Quickshot joystiği ayrı ayrı pek sevdim. Amiga'nın belki 2 yıl beklediğim monitörü hala ofisimde çalışır halde duruyor mesela. En az 16 yaşında kendisi.

Amiga'mı ilk kez bir PC ile aldattığımda 19 yaşındaydım. Bir süre bir harddiski bile olmadan çalışan bir (386) PC edinmek bana düpedüz aşağılık bir eylem gibi gelmişti. Amiga da benim gibi değeri yeteri kadar anlaşılmayan bir cevherdi, üstelik herkes gibi ben de ona haksızlık ediyordum. Bir süre üzüldüm öyle, sonra geçti.

İlk cep telefonum, sonra ilk notebook'um (Laptop diyorduk adına o zamanlar), ilk sayısal fotoğraf makinem... Bunların hayattan birşeyler götürdüğünü savunan çok görüş var, ben o görüşte değilim. Sevgiyle kullanıldığında, ayrı bir güzelleştiriyorlar hayatı. Kızımın sitesini onlarda hazırladım mesela, ilk fotoğraflarını onlarla çektim. Az şey mi? Arada bir olmayacak biri cepten aradığında da basarsın tuşuna, kapatırsın. Nedir yani?

Bir dönem "hafif bunlar" diyerek netbook'lara merak saldıysam da, diğerinden de vazgeçemeyip 2 pc taşımaya başlayınca sırtımın ağrısı bu sevdamın ömrünü kısalttı. PDA telefonlarla avunuyorum şimdi. Bir Touch HD ile düzeyli bir birlikteliğimiz var. Ama aramızda kalsın, gözüm hala dışarıda. En büyük hayalim, tekno-marketin birine bir çuval ve sınırsız limitli bir kredi kartı ile girmek. :)

Hepsi benim olsun istiyorum!

**
Yavaş yavaş hatırlayanların hatırlamayanlardan azaldığı siyah-beyaz bir devrin adamı olarak, böyle cıvıl cıvıl bir döneme denk geldiğim için keyfim pek yerinde!